24 Haziran 2018 Pazar

Peter Parker: Örümcek-Adam #20 (1999)

Peter Parker: Örümcek-Adam #20 (1999)

Maalesef, "kitaplarburada.blogspot.com" sitesi kapatma kararı aldı... Ardında bize bir sürü Türkçe'ye kazandırdığı müthiş çizgi romanlar bıraktı... Siteyi kapatırken (ki saygı duyuyoruz ve eğer geri gelme ihtimalleri varsa bunu en yüksek derecede arzuluyoruz...) paylaştıkları mirası devralmayı kendimize bir görev bildik ve en hızlı şekilde paylaşıma başladık...

Güzel kardeşlerimizin emekleri boşa gitmesin istedik ve onların başladıklarını biz bitirdik:
Huzurlarınızda...

Peter Parker: Örümcek-Adam #20 (1999)

Sevgili örümceğimizin iç hesaplaşması, Ben Amcasına günah çıkarması, inançları, pişmanlıkları ve "gülmek" için kendisine her zaman bir fırsat yaratması ya da "bu hayatta hep gülmek lazım" yönündeki inancı... Hepsi bu sayıda...

Buradan indirebirsiniz:




23 Haziran 2018 Cumartesi

Hobbit (1999)


HOBBIT (1999)

J.R.R. Tolkien (1892-1973) tarafından yazılan Hobbit, 1999 yapımı çizgi roman olarak huzurlarınızda...


Özellikle Yüzüklerin Efendisi ile tanınan Tolkien'in yarattığı Orta Dünya'da yaşayan hobbit Bilbo Baggins'i bir gün Gandalf ziyaret eder ve macera başlar...

Buradan indirebilirsiniz:




20 Haziran 2018 Çarşamba

Che Guevara (1996)

Che Guevara (1996) Milliyet Yayınları (Yeni Başlayanlar İçin...)


Dr. Ernesto "Che" Guevara


(14 Haziran 1928 - 9 Ekim 1967)



İrlanda ve Bask asıllı Arjantinli devrimci, lider ve doktor. Gerçek adı Ernesto Guevara de la Serna'dır. İnsanlık tarihine adını altın harflerle yazdırmış, hayatı boyunca sömürü, adaletsizlik, eşitsizlik ve yoksullukla mücadele etmiş ve devrimleriyle tüm dünyayı derinden etkilemiştir. Fidel Castro'yla birlikte bugünün Küba'sını kurmuş, insani değerleriyle dünya barışını taçlandırmıştır. Cesareti, bilgeliği, geniş vizyonuyla her zaman örnek alınmış, kapitalizm ve sömürü düzeniyle verdiği savaşta büyük başarı kazanmış olan Guevara, hiç kuşkusuz dünya tarihinin en önemli kişilerinden biridir. "Gerçekçi Ol İmkansızı İste!" sözüyle de kült olan liderin dünya görüşünün oluştuğu Latin Amerika gezisi sırasında yaşadıkları Motorcycle Diaries adıyla film olmuş, ünlü lideri oyuncu Gael Garcia Bernal canlandırmıştır. Ünlü yazar ve 1968 hareketlerinin önde gelen isimlerinden Jean-Paul Sartre, Guevara’yı "Çağımızın en olgun insanı" olarak tanımlamıştır.

14 Haziran 1928'de Rosario, Arjantin'de dünyaya geldi. Doğum tarihi bazı kaynaklarda 14 Mayıs şeklinde geçmekteydi. Yüksek mühendis olan babası Ernesto Guevara Lynch, İrlanda asıllıydı, annesi Clia dela Serna'nın ailesi ise İrlanda ve İspanya kökenliydi. Henüz iki yaşındayken astım krizi geçiren Che, hayatı boyunca bu hastalıkla yaşayacaktı. Guevara ailesi, Che 3 yaşındayken, Buenos Aires'e yerleşmişler, ancak astım krizlerinden dolayı Che'nin durumu daha da kötüleşince doktorların tavsiyesiyle Cordoba'ya taşınmaya karar vermişlerdi. Çünkü tedavisi güç olan hastalığının iklim koşullarıyla yakın ilişkisi vardı. Politik eğilimleri itibariyle sola açık liberal olarak tanınan Guevara'nın ailesi, İspanya iç savaşında açıkça Cumhuriyetçileri desteklemişlerdi. Ekonomik anlamda durumu iyi olan aile zaman içinde maddi sıkıntılar yaşamaya başladı.


Eğitim Bakanlığı'na bağlı Dean Funes Lisesi'ne devam eden Guevara, hastalığına rağmen hareketli bir çocukluk geçirdi. Zira oldukça başarılı bir atlet ve dinamik bir rugby oyuncusuydu. Agresif bir oyun tarzı olduğu için azgın anlamına gelen "El Furibundo" sözcüğüyle annesinin soyadından oluşan "Fuser" lakabıyla anılan Che, o dönem babasından satranç oynamayı da öğrendi. 12 yaşından itibaren yerel turnuvalara katılmaya başlayan Che, ergenlik yıllarında da şiir ve edebiyatla ilgilendi. Özellikle Pablo Neruda’nın şiirlerini çok seven Che'nin kelimelerle ilişkisi hayatı boyunca iyi olacak, kendisi de şiirler yazacaktı. Kendini geliştirmek için Jack London'dan Jules Verne'e, Sigismund Schlomo Freud'dan Bertrand Russell’e kadar kendi alanında başarılı birçok önemli ismin eserlerini okuyan Che, fotoğrafçılıkla da ilgileniyordu. Kamerasını yanından ayırmıyor, insanları, gördüğü yerleri ve arkeolojik alanları fotoğraflıyordu. Okulda İngilizce eğitim yapılırken, annesinden de Fransızca öğrenen Che, Neruda kadar Baudelaire'i de çok seviyordu.


1944 yılında yeniden Buenos Aieres'e taşınan Guevara ailesinin maddi durumu iyice bozulmuş, Che çalışmaya başlamıştı. 1948’de Buenos Aieres Üniversitesi Tıp Fakültesi'ndeki eğitimine başlayan Che, öğrenciliği boyunca Latin Amerika’da uzun yolculuklara çıktı. Fakültedeki ilk yıllarında Arjantin'in kuzey ve batı bölgelerini dolaşıp, buralardaki orman köylerinde cüzam ve bazı hastalıklar üzerine çalışmalar yaptı. 1951'de eski arkadaşı biyokimyager Alberto Granado, yıllardır konuştukları Güney Amerika seyahati için tıp eğitimine bir yıl ara vermesini önerince, ikili kısa süre sonra, "La Poderosa II’’ (Güçlü II) adını verdikleri 500 cc'lik 1939 model Norton marka motosikletle Alta Gracia’dan yola çıktı. Peru’da Amazon Nehri kıyısındaki San Pablo cüzam kolonisinde gönüllü olarak birkaç hafta geçirmeyi düşünen Granado ve Guevara, tur boyunca Latin Amerika'nın sömürülen köylülerini yakından tanıma fırsatı bulmuşlardı. Bu yolculuk Che Guevara üzerinde oldukça etkili olmuştu. Zira, kitlelerin yoksulluğunu, baskıyı ve güçsüzlükleri yakından gözlemlemiş ve Marksizm’den etkilenmişti. Politik görüşünün oluşmasında oldukça önemli olan bu unsurlar nedeniyle Guevara, Latin Amerika’daki ekonomik ve sosyal eşitsizliklerin tek çözümünün devrim olduğu sonucuna vardı. Guevara'ya göre, Latin Amerika’nın ayrı uluslardan oluşan bir karma yapı olması, ülkeler arasındaki eşitsizliği arttırıyor, gücün bölünmesine neden oluyordu, bu yüzden kıta çapında gerçekleştirilecek bir stratejiyle Latin Amerika tek vücut olmalıydı. Sınırları olmayan ve tek bir kültürle bağlanmış birleşik İber-Amerika'nın hayalini kurmaya başlayan Guevara'nın bu düşünceleri sonraki devrimleri için çıkış noktası olacaktı. Arjantin'e döner dönmez hayallerini gerçekleştirmek için tıp fakültesindeki eğitimini bir an önce bitirmeye çalışan Che, 1953 yılının mart ayında mezun oldu ve 12 Haziran'da diplomasını aldı.

Güney ve Orta Amerika’da kaldığı yerden gezilerine devam edebilmek için 7 Temmuz 1953'te yola çıkan Guevara, Venezuela'daki cüzam kolonisinde çalışacaktı. Önce Peru'ya uğrayan Che, orada yerliler hakkında daha önce yayınlanmış bir incelemesi yüzünden tutuklanarak cezaevine gönderildi. Ceza süresi dolduktan sonra Ekvator'da bir kaç gün kalan Guevara, burada hayatının dönüm noktalarından biri olacak tarihi bir tanışma yaşadı. Ricardo Rojo adındaki avukatla karşılaştıktan sonra, Venezuela'ya gitmekten vazgeçip, Rojo ile birlikte Guetamala'nın yolunu tuttu. O sıralarda hükümetin başındaki Başkan Jacobo Arbenz Guzmán özellikle toprak reformu ile ilgili bir toplumsal devrim yapmaya çalışıyordu, ancak Arbenz sağcı bir darbe ile devrildi. Bunun üzerine Arjantin büyük elçiliğine sığınan Guevara halası Beatriz'e yazdığı bir mektupta orada bulunuşunun sebebini şu şekilde açıklıyordu:

"Guatemala’da gerçek bir devrimci olabilmek için gerekli ne varsa yapacağım ve kendimi mükemmelleştireceğim."

İhtilalcilerin safına katılan Guevara bir süre sonra tutuklanarak elçilik binasından çıkarıldı. Guatemala'da bir çok Kübalı sürgün ve Fidel Castro'nun kardeşi Raul Castro ile tanışan Che, Guetamala'da kalması tehlikeli bir durum alınca Meksika'ya gitti. Arbenz hükümetinin CIA destekli bir darbeyle devrilmesi, Guevara’nın Amerika Birleşik Devletleri’nin emperyalist bir güç olduğuna dair görüşlerini güçlendirdi. ABD; Latin Amerika ve diğer gelişmekte olan ülkelerdeki sosyoekonomik eşitsizlikleri düzeltmeye çalışan hükümetlere karşıydı ve Guevara, sosyalizmin ancak silahlı mücadele sonunda elde edilebileceğini düşünmeye başlamıştı. Bu da ancak silahlanmış bir halkla mümkün olabilirdi.

Bu arada Küba’daki mahkumiyeti sona erdikten sonra serbest bırakılan Fidel Castro da Meksika’ya gelmişti ve Raul, Guevara'yı 8 Temmuz 1955’te Fidel Castro ile tanıştırdı. Castro ile aynı düşünceleri paylaşan Guevara, onun gerçek bir devrim lideri olduğuna kanaat getirerek Küba diktatörü Fulgencio Batista’yı devirmek için kurulan "26 Temmuz Hareketi’’ne katıldı. Grupta doktor olarak görev yapmasına karar verildiyse de hareketin diğer üyeleriyle askerî eğitime katıldı. Eğitmeni olan Albay Alberto Bayo tarafından en göze çarpan öğrenci olarak nitelendirilen Guevara, 18 Ağustos 1955’te Guetamala'dan gelen sevgilisi Gadea ile evlendi ve bir yıl sonra 15 Şubat'ta kızları Hilda Beatriz dünyaya geldi.

25 Kasım 1956’da Tuxpan, Veracruz’dan yola çıkan Granma gemisine Küba'ya gitmek üzere binen Guevara, karaya çıkar çıkmaz Batista'nın askerlerinin saldırısına uğradı. Guevara, bu çatışmada kaçan bir askerin düşürdüğü cephaneyi almak için tıbbî malzeme çantasını bırakmak zorunda kalmıştı ve o ân doktordan savaşçıya dönüştüğü an olarak Guevara'nın hafızasına kazındı. Bu olaydan sonra Sierra Maestra dağlarına saklanan Che, Batista rejimine karşı giriştiği gerilla savaşlarında gösterdiği cesaretle isyancılar arasında lider olarak görülmeye başladı ve Comandante (Komutan) olarak adlandırıldı.

1958 aralığında devrimin en önemli olaylarından olan Santa Clara’ya saldıran "İntihar timi"ni yöneten Guevara, 7 Şubat 1959’da zafer kazanan hükümet tarafından “Doğuştan Küba vatandaşı’’ ilan edildi. Bu arada Gadea ile evliliğini resmen sona erdirmek için boşanma işlemlerine başlayan Che, 2 Haziran 1959’da, kendisi gibi 26 Temmuz Hareketi’nin üyesi olan Aleida March ile evlendi.

6 ay boyunca La Cabaña hapishanesinin komutanlığına atanan ve görevi esnasında Batista rejiminin memurlarının, BRAC gizli servis mensuplarının, savaş suçlusu olduğu iddia edilenlerin ve siyasî muhaliflerin yargılanması ve infazından sorumlu olan Guevara, Time of the Gypsies dergisine göre yargılamalarında adil değildi. Sonrasında Ulusal Toprak Reformu Enstitüsü’nde önemli bir göreve gelen ardından Küba Merkez Bankası’nın başkanlığına atanan Che, Küba'dan diğer ülkelerdeki devrimci hareketlere yardım etti ama bunların tümü başarısızlıkla sonuçlandı. 1960 yılında "La Coubre’’ isimli silah gemisinin patlamasında yaralanan kurbanlara yardım eden Guevara, bir süre sonra Sanayi Bakanı oldu. Küba sosyalizminin gelişmesinde büyük önemi olan Guevara, ülkenin önde gelen kişilerinden biriydi.

1961 yılında gerçekleşen Domuzlar Körfezi İşgali’nde Castro'nun emriyle Küba’nın en batısındaki Pinar del Rio eyaletindeki bir kuvvetin başına geçen Guevara burada sahte çıkarma kuvvetini püskürttü. Bir yıl sonra ortaya çıkan Küba Füze Krizi’nde kilit rol oynayan Guevara, 1964'te Birleşmiş Milletler'in davetlisi olarak Küba'yı temsilen New York'a gitti. CBS televizyonunda yayınlanan Face the Nation isimli programa çıkan, ABD Senatörü Eugene McCarthy'nin yanı sıra Malcolm X'in çalışma arkadaşları ve Kanadalı radikal Michelle Duclos'la görüşen Guevara, 17 Aralık'ta Paris'e uçarak üç aylık uluslararası bir tura çıktı. Bu gezi sırasında Çin Halk Cumhuriyeti, Birleşik Arap Cumhuriyeti, Mısır, Cezayir, Gana, Gine, Mali, Dahomey, Kongo-Brazzaville ve Tanzanya'yı dolaşan lider, 24 Şubat 1965'te Cezayir'de, uluslararası sahnede son görünüşü olacak olan "İkinci Afrika-Asya Ekonomik Dayanışma Semineri"ndeki konuşmasını yaptı.

Konuşmada şunları söyledi:

"Ölümüne olan bu mücadelede hiçbir sınır yoktur. Dünyanın hiçbir yerinde meydana gelen olaylara kayıtsız kalamayız. Bir ülkenin emperyalizme karşı zaferi bizim zaferimizdir, aynı şekilde yenilgisi de bizim yenilgimizdir. Sosyalist ülkelerin, Batı'nın sömürgeci ülkeleriyle üstü kapalı işbirliğini tasfiye etmeleri ahlakî görevleridir."

Guevara, 14 Mart'ta Küba'ya döndüğünde Havana havaalanında Fidel ve Raúl Castro, Osvaldo Dorticós ve Carlos Rafael Rodríguez tarafından sade bir törenle karşılandı.Ancak iki hafta sonra kamu hayatından çekilen lider, bir anda tamamen ortadan kaybolmuştu. Castro'nun sağ kolu olan Guevara'nın, bu gizemli kayboluşuna uzun süre anlam verilememekle birlikte farklı sebepler de öne sürüldü. Zira sanayi bakanıyken savunduğu sanayileşme projesinin görece başarısızlığı, ekonomik konularda Castro ile arasındaki görüş ayrılıkları ve Castro'nun Guevara'nın gücünden rahatsız olması bunlardan birkaçıydı. Guevara'nın Castro'ya gidiş nedenini açıklamadığı ve oldukça basit bir üslupla yazmış olduğu mektup da çoğu kişinin şaşırtıcı bulduğu bir durumdu.

Guevara'nın görüşleri Çin Komünist Partisi tarafından açıklanan görüşlerle benzeşiyordu ve bu durum ekonomisi gittikçe Sovyetler Birliği'ne daha da bağımlılaşmakta olan Küba için büyüyen bir sorun olmuştu. Küba'nın batılı gözlemcileri, Guevara'nın Sovyet koşullarına ve önerilerine karşı çıkmasına rağmen Castro'nun kabul etmek zorunda kalmasını ortadan kaybolmasına neden olarak gösteriyorlardı. Oysa ki Guevara ve Castro, Sovyetler Birliği ve Çin'in de bulunduğu birleşik cepheyi destekliyorlardı. Sovyet lideri Kruşçev'in Castro'ya danışmadan Küba'dan füzeleri çekmeyi onaylamasını ihanet olarak gören Guevara, Kuzey Yarımküre'yi, batıda ABD ve doğuda SSCB liderliğinde, Güney Yarımküre'nin sömürücüsü olarak gördüğünü belirmişti. Guevara, Vietnam Savaşı sırasında komünist Kuzey Vietnam'ı desteklemişti ve gelişmekte olan ülkelerin halklarını silahlanmaları konusunda teşvik etmişti.

Guevara'nın kayboluşuyla ilgili olarak soru işaretleri ve yapılan spekülasyonlar artmıştı. Tüm bunların baskısıyla Castro, 16 Haziran 1965'te yaptığı açıklamada Guevara'nın bilgisi dışında nerede olduğu konusunda yorum yapılamayacağını söyledi. Aynı yılın 3 Ekim'inde Castro, Guevara'nın kendisine yazdığı tarihsiz mektubu açıkladı. Mektupta Guevara, Küba devrimine bağlı olduğunu ancak yabancı topraklarda savaşmak için Küba'dan ayrılma niyetini bildiriyordu. Dünyadaki diğer ulusların kendisini devrim için savaşmak üzere çağırdıklarını belirten Guevara, ayrıca hükümet, parti ve ordu içindeki tüm görevlerinden istifa ettiğini ve Küba vatandaşlığından vazgeçtiğini de mektubuna eklemişti.
1 Kasım 1965'de Castro'yla yapılan röportajda, Küba lideri, Guevara'nın öldüğüne dair söylentileri reddedip, nerede olduğunu bildiğini açıkladı.

Castro ve Guevara'nın planları vardı. Zira 14 Mart 1965'te ikili Sahra Çölü altındaki bölgede Küba'nın ilk askerî operasyonunu Guevara'nın yönetmesi konusunda anlaşmışlardı. Daha sonra Castro'nun da doğrulayacağı bir görüşe göre, Latin Amerika ülkelerindeki koşulların focos gerilla çekirdeklerinin kurulması için henüz uygun olmadığını düşündüğü için Castro, bu eyleme girmesi için Guevara'yı ikna etmişti. Dönemin Cezayir devlet başkanı Ahmed Bin Bella ise Afrika'da hüküm süren durumun büyük devrim potansiyeline sahip görünmesinin Che'de Afrika'nın emperyalizmin zayıf halkası olduğu düşüncesini oluşturduğunu ve bu yüzden Afrika için çaba harcamak istediğini belirtmişti.

Kongo-Kinşasa'daki Patrice Lumumba yanlısı Marksist Simba hareketinin desteklenmesi ile sürdürülecek olan Küba operasyonunda Guevara bir süre gerilla lideri Laurent-Désiré Kabila ile çalıştı. Daha sonra Kabila'ya yeterince inanmadığı için ittifakları bozuldu. O dönemde 37 yaşında olan Guevara, resmi askeri eğitimden geçmemesine rağmen oldukça deneyimli bir savaşçıydı. Astım hastalığı da Guevara'yı fazla zorluyor görünmüyordu.

Amacı Küba Devrimi'ni ihraç etmek olan Guevara, yerel Simba savaşaçılarına komünist ideolojiyi ve gerilla savaşını öğretiyordu. Ancak Güney Afrikalı paralı askerler ve Kübalı sürgünler Kongo ordusuyla birlikte Guevara için sıkıntı yaratan bir ittifak içindeydiler. Bu yüzden Kongo'daki devrim planı gerçekleştirilemedi. Guevara buna sebep olarak yerli Kongo kuvvetlerinin yeteneksizliğini ve kendi aralarındaki sürtüşmeyi göstermişti. Kongo'da kalıp tek başına savaşmayı düşünen Guevara, silah arkadaşları ve Castro'nun gönderdiği iki memurun ikna etmesi sonucu Kongo'dan ayrılmayı kabul etti. Ancak dünyanın diğer bölgelerindeki devrimlere kendini adamak için Küba ile olan tüm bağlantılarını kopardığını yazdığı mektubun Castro tarafından kamuoyuna açıklanması yüzünden Küba'ya geri dönmeyi gururuna yediremeyen Guevara, altı ay boyunca Darüsselam, Prag ve Alman Demokratik Cumhuriyeti'nde saklandı. Bu süreç içinde Kongo deneyimiyle ilgili anılarını kaleme aldı, ayrıca biri felsefe diğeri ekonomi üzerine olan 2 kitabının taslaklarını yazdı. Castro Che'yi Küba'ya geri dönmesi konusunda zorlasa da, Guevara, dönüşünün geçici olacağı ve adadaki varlığının sır olarak kalacağı koşuluyla bunu kabul etti. Zira Latin Amerika'da yeni bir devrim hazırlığındaydı.

Tüm hazırlıklarını büyük bir gizlilik içinde yürüten Guevara'yla ilgili olarak 1 Mayıs 1967'de Silahlı Kuvvetler Bakan vekili Bnb. Juan Almeida, Latin Amerika'da devrime hizmet etmekte olduğunu duyurmuştu. Zira Guevara, Bolivya'da gerillaların başındaydı. Castro, Guevara tarafından eğitim alanı olarak kullanılması için, yerli Bolivya Komünistleri tarafından Ñancahuazú bölgesindeki arazinin satın alınmasını istemişti. Ancak kamptaki eğitim, çarpışmadan daha tehlikeli olmuş ve bir gerilla ordusu oluşturma yolunda pek başarılı olunamamıştı. Guevara'nın ana ajanı olarak çalışan Haydée Tamara Bunke Bider'in daha sonra Bolivyalı yetkilileri Guevara'nın izini bulmaya yönlendirdiği için bilmeden Sovyet çıkarlarına hizmet ettiği ortaya çıkacaktı.

Guevara ve askerleri Bolivya Ordusu'yla 1967'de ilk kez çatıştıklarında geriye bıraktıkları fotoğraflar Che'nin Bolivya'da olduğunu kanıtlar nitelikte olmuştu. Fotoğrafları gören Bolivya Devlet Başkanı René Barrientos, Che'nin bir an önce yakalanması için emir vermişti. Yaklaşık elli kişiden oluşan ve ELN (Ejército de Liberación Nacional de Bolivia) adı verilen ordusuyla Bolivya güçlerine karşı başarı elde eden Guevara, liderlerden birini de öldürmüştü. Savaşın ortasında bile insancıl özelliklerinden vazgeçmeyen Guevara, yakaladıkları yaralı Bolivyalı askerlere tıbbi yardımda bulunmayı talep etmiş ancak bu önerisi sorumlu Bolivyalı subay tarafından geri çevrilmişti. Guevara'nın Bolivya'da devrim başlatma planlarından, yanlış anlaşılmalar, uzlaşma yanlısı olmayan muhalif kişiliği ve Kongo'da olduğu gibi Bolivya'da da yerel liderlerle başarılı işbirliği geliştirememesi yüzünden istenen sonuçlar alınamamıştı.

Guevara'nın gerilla kampının yeri bir muhbir tarafından Bolivya Özel Harekât Birliği'ne bildirilince 8 Ekim'de kamp kuşatıldı. Quebrada del Yuro kanyonunda Simeón Cuba Sarabia ile birlikte devriye gezerken yakalanan Guevara, ayaklarından yaralandıktan ve silahı bir mermiyle harap edildikten sonra teslim olmak zorunda kaldı. Tabancasında açıklanamaz bir şekilde şarjör bulunmayan Guevara, yakalandığı sırada orada bulunan askerlere göre,
"Ateş etmeyin! Ben Che Guevara'yım ve canlı olarak daha değerliyim."
demişti.

Barrientos, Guevara'nın yakalandığını öğrenir öğrenmez öldürülmesini emretmiş, Guevara yakın bir köy olan La Higuera'daki bir okula götürülmüş ve geceyi orada geçirdikten sonra, ertesi gün öğleden sonra öldürülmüştü. Bazı kaynaklara göre Che'nin infazından sorumlu çavuş Mario Terán, aşırı derecede heyecanlandığı için bilinçli bir şekilde ateş edememiş, Che'yi öldüren merminin kim tarafından ateşlendiği asla bilinenemiştir. Çarpışmada öldüğü izlenimi vermek, yüzünün tanınır durumda olduğunu sağlamak için ayaklarına defalarca ateş edilerek öldüren Che Guevara'nın cesedi bir helikopterin iniş takımlarına sıkıca bağlanmış ve yakınlardaki Vallegrande'ye götürülmüştü. Cesedi bir küvetin içinde basına gösterildikten sonra, askeri bir doktor tarafından elleri kesilen Che'nin cesedinin akıbeti bilinememekteydi. Zira gömüldüğünü söyleyen görüşlerin yanı sıra yakılmış olduğuna dair de spekülasyonlar vardı. Che'nin ölmeden önceki son sözleri ise şöyle olmuştu:

"Buraya beni öldürmeye geldiğini biliyorum. Vur beni korkak, yalnızca bir adam öldürmüş olacaksın."

Guevara'yı ve Bolivya'daki faaliyetlerini yakın takibe alan kişi Félix Rodríguez adındaki CIA ajanıydı. Rodríguez, Guevara'nın saatini ve diğer kişisel eşyalarını almıştı ve sonraki yıllarda bunları röportaj yaptığı gazetecilere gösterdi. Bu eşyaların bir kısmı halen CIA'de sergilenmektedir.

Guevara'nın öldüğünü 15 Ekim'de tüm Küba'ya duyuran Fidel Castro, ülkesinde üç günlük yas ilan etti.1997 yılında Guevara'nın elleri olmayan cesedinden kalan kemikler bir uçak pistinin altından kazılarak çıkarıldı, DNA testiyle kimliği tespit edilerek Küba'ya geri getirildi. 17 Ekim 1997'de cesedinden kalanlar, Bolivya'daki harekatta birlikte savaştığı 6 askerle birlikte, Küba Devrimi'ni gerçekleştirdiği Santa Clara'da özel olarak hazırlanmış anıt mezara askerî törenle gömüldü.

***

Che'nin hayatını anlatan ve Milliyet Yayınları tarafından 1996 yılında basılan 180 sayfalık ve tek sayılık çizgi roman, Türkçe olarak huzurlarınızda...
Yeni başlayanlar için...

Yazar : Sergio SINAY
Çizer : Miguel Angel SCENNA
İspanyolca'dan Türkçe'ye Çeviren : Halil BEYTAŞ




18 Haziran 2018 Pazartesi

Superman Muhammed Ali'ye Karşı (1978)

Süpermen, Muhammed Ali'ye Karşı (1978)


DC Comics tarafından 1978 yılında yayınlanan tek sayılık bu çizgi roman, o dönemde oldukça ses getirmişti.

Hayatı, başarıları, kişiliği, duruşu, haksızlığa karşı sergilediği davranışlarıyla dünyanın bir numarası olan Muhammed Ali (17 Ocak 1942 - 03 Haziran 2016) ile çizgi roman dünyasının bir numarası olan Superman'i bir boks maçında karşı karşıya getiren bu çizgi roman, Neal Adams tarafından yazılıp çizildi. 

Dünyanın en güçlü iki efsane adamı dünyayı uzaylıların istilasından korumak için bu boks maçını yapmak zorundaydı...

Çizgi romanın kapağında Superman ve Muhammed Ali'nin boks maçını izleyenler arasında ise o dönemin gerçek hayatta var olan ünlü kişileri ile çizgi roman dünyasından karakterler bir arada yer alıyordu ve kapak içinde bu kişilerin kim oldukları tek tek yazılı...

Buradan indirebilirsiniz:




Edit:


Bu çizgi romanın bendeki yeri apayrıdır, zira orijinaline sahiptim, hem de tam olarak yayınlandığı hafta babam bana almıştı ve aldığımız günü ve yeri bile şu anda en ince ayrıntısına kadar anımsıyorum. (Babam, Muhammed Ali'yi çok severdi, 70'lerde sabahın dördünde, beşinde epeyce onun boks maçlarını birlikte izlemişliğimiz vardır...)

Hatta poşet içinde satılan bu çizgi romanın yanında hediye olarak bir çıkartma verilmişti, bende hala arkası çıkartılmamış şekilde duran bu çıkartmanın fotoğrafını, dilerseniz duvar resmi yapabileceğiniz şekilde yüksek çözünülürlüklü olarak sizinle paylaşıyorum:



Ve ancak nasıl olduysa (ya evimizin bodrumunu su basması yüzünden telef olması nedeniyle ya da taşınmalarımız sırasında kaybolması nedeniyle) bu çizgi romanın bendeki orijinal nüshasını bulamadım, esasen niyetim onu bulup yüksek çözünülürlüklü olarak taratıp sizinle paylaşmaktı... Ama bu imkana sahip olamadığım için sizden özür diliyorum. Buna karşın, bu çizgi romanı,
 İnternet'ten bir derleme yapıp Türkiye'de yayınlanan nüshada olmayan birkaç sayfayı da Türkçe'ye çevirip araya ekleyerek yayınladım...

80'ler gerçekten güzeldi, ta ki babam 83'te yıldızlara uçana dek...
Babanız hayattaysa değerini bilin...
RD1907


8 Haziran 2018 Cuma

Thor'un Günü!



Haftanın Yedi Gününün Adları Nereden Geliyor?






Pazar (Sunday)

Kelimenin (Sunday) tam anlamı “Güneş Günü”… O kadar çok güneş tabanlı din var ki bu kaçınılmaz bir ad. Pazar günü pek çok güneş tanrısı için dini ritüel günüdür: Apollo, Horus, Ra, Surya, İsa vesaire… Pazar günü ile ilişkili burç, Aslan burcudur.



Pazartesi (Monday)

Pazartesi gününün adı da “Moon-day”den gelir. Yani “Ay Günü”… Bundaki tarihsel etken de ay ile ilişkili olan ay tanrıları Artemis, Sin, Kuhu, Diana ve diğerleridir... Pazartesi’nin ilişkili burcu ise Akrep’tir.




Salı (Tuesday)


Salı günü, Mars’tan gelir. Salı gününün kökeni İskandinav Mitolojisi’nin savaşçı tanrısı Tyr’a dayanır. “Tiranlık” kelimesinin kökeni de olan “Tyr”, Anglo Saksonlar tarafından Tiw, Tiu olarak da adlandırılır. Salı günü, “Tyr’s Day”dir, Yani “Tyr’ın Günü”… Tyr, İskandinav Mitolojisi’nde Thor’un kardeşidir. Tarih boyu çeşitli mitolojilerde Nergal, Mangala, Ares ve Hur Deshur gibi isimler almıştır. Salı günü ile ilişkili burçlar ise Koç ve Akrep’tir.




Çarşamba (Wednesday)



Çarşamba günü, Merkür’den gelir. İskandinav Mitolojisi’nin en bilge tanrısı Odin (Wotan, Woden) bu güne adını vermiştir. Wednesday (Çarşamba) adı, Wotan’s Day’den gelir, yani “Odin’in Günü”… Dünyanın pek çok yerinden Hermes, Budha, Thoth ve Kokhav gibi pek çok Merkür’den gelen tanrı isimleri vardır. Çarşamba ile ilişkili burçlar, İkizler ve Başak’tır. “American Gods” (Amerikan Tanrıları) dizisinde yer alan “Wednesday” (Çarşamba) karakteri, bildiğimiz “Odin”dir, ancak bu konu, başka bir inceleme yazısı konusudur.



Perşembe (Thursday)

Perşembe günü, Jüpiter’den gelir. İskandinav Mitolojisi’nin Şimşek Tanrısı Thor’dan adını alır: “Thor’s Day”, yani “Thor’un Günü”… Jüpiter’in aynı zamanda Zeus, Enlil ve Marduk gibi adları olduğunu da hatırlatalım. Perşembe ile ilgili burçlar ise Balık ve Yay burcudur.


Cuma (Friday)

Cuma, Venüs’ten gelir. İskandinav Tanrıçası Odin’in eşi “Freya” bu güne adını vermiştir. “Frigg’s Day”, yani “Freya’nın Günü”… Venüs’ün temsil ettiği aşk kavramı nedeniyle kültürler boyunca “İştar, Afrodit ve Ba’ah gibi birçok isim taşımıştır.  Günün burçları Boğa ve Terazi’dir.




Cumartesi (Saturday)


Cumartesi günü adını Satürn’den almıştır.  “Saturn’s Day”, yani “Satürn’ün Günü”.  Satürn, pek çok kültür tarafından zaman, karanlık, şeytanlık, tarım ve karma hükümdarı olarak kabul edilir. Satürn’e atfedilen isimlerden bazıları, Kronos, Shabtay (kelimenin kökeni “Sabbath”), Ninurta ve Sani’dir.  Burçları Oğlak ve Kova’dır.


*

THOR


Thor; İskandinav mitolojisinin en güçlü tanrısıdır. İngilizcedeki "Thursday" (Perşembe) kelimesinin kökeni, Thor'a dayanır.

[Thursday → Thor's day (Thor'un günü)]



 


Mitolojide Thor



En Güçlü Tanrı


Thor (veya Donnar). İskandinav mitolojisinde en güçlü tanrıdır.
İki sihirli nesneye sahiptir. Bu nesnelerden biri Mjöllnir'dir. "Miyolnir (Myol-neer)" diye okunur. Mjöllnir, adının anlamı "parçalayıcı" olan kocaman bir çekiçtir. Çekici Brokk ve Eitri isimli iki cüce kardeş yapmışlardır. Çekiç yapılırken Loki sinek kılığına girip cüceleri ısırarak rahatsız edince bir kaza olmuş, çekicin sapı kısalmıştır.



Bu iki cüce ayrıca bu çekice birçok farklı özellik vermiştir. Çekiç, Thor'un onu kolayca saklayabilmesi için küçülebilir. Ayrıca bir bumerang gibi, bir düşmana atılınca düşmana tüm gücüyle çarpar ve sahibinin ellerine geri döner. Thor kılık değiştireceği zaman çekici ile kendi yörüngesinde hızlıca döner. Fırtınaları çekici ile kontrol eder, yağmurları onunla yağdırır. Çekici ile evlilikleri ve nesneleri de kutsayabilir.




Onun güçlü olmasını sağlayan bir diğer sihirli nesne de altın bir kemerdir. Bu kemeri takar takmaz gücü ikiye, hatta üçe katlanır.




Ayrıca Thor'un iki tane keçisi vardır. Bu keçilerden birinin adı Tanngniost (Diş Çatırdatan) diğerinin adı da Tanngrisnir (Diş Gıcırdatan)’dir. Bu keçilerin çektiği arabası yerde de gökte de gidebilir.


*


Özel Hayatı



Thor, Odin ve Frigga'nın oğludur. Odin'den sonra gelen en önemli tanrı olarak kabul edilir. "Altın saçlı tanrıça" Sif ile evlidir.




İskandinav tanrıları arasında en kurnaz, en kötü tanrı Loki'dir. Loki, Sif'e onu sevdiğini ve evlenmek istediğini söyler. Fakat Sif onun teklifini kabul etmez. Reddedilen Loki çok sinirlenir ve bir gece Sif uyurken kılık değiştirerek onun yanına gider, Sif'e güzelliğini veren uzun saçlarını keser ve kestiği saçlarını da yakar. Artık Sif kısa saçlarıyla hiç çekici değildir. Thor da uyanınca bunu görür. Ancak Sif'ten boşanmak yerine onun intikamını almaya karar verir. Bu işi ancak Loki yapar diye düşünür ve Loki'nin peşine düşer. İskandinav tanrıları tamamen ölümsüz olmadıklarından dolayı Loki, Thor'un kendini öldürmesinden korkarak özür diler ve cüce İvaldi'nin oğullarına gider. Bu ünlü cüce demirciler, Sif için altından saç telleri yaparlar. Loki de özrünü kabul etmesi için bu saçları bizzat Thor'a kendi eliyle verir. Thor altın saçları eşine takınca, "Altın saçlı tanrıça" lakabı da bu olaydan sonra başlamıştır, onun daha da çekici olduğunu düşünür ve onunla birlikte olur. Bu birleşmeden sonra da Thrud adlı bir kızı, Lorride adlı da bir oğlu olur, dördü beraber Thrudheim'deki 540 odalı Bilskirnir isimli saraylarında yaşarlar.


*


Thor'un Maceraları



Bir efsaneye göre; tanrıların evlerini yapan dev Thrym, aşk tanrıçası Freyja'yı çok beğenir ve ona evlenme teklif eder. Freyja bu teklifi sert bir şekilde reddedince Thrym, Thor'un Mjöllnir'ini kaçırır, fidye olarak da Freyja'yı ister. Thor çekicini geri almak için bir plan yapıp tanrılara açıklar. Gelinlik giyip Freyja'nın mücevherlerini takar ve devler ülkesine gider. Thrym onu görür görmez çekici bir yana koyup Freyja sandığı Thor'a koşar. Thor da hemen çekicini kapıp Thrym'in üstüne indirir.




Diğer bir efsaneye göre; Thor yoksul köylülere yardım etmek için bir köye iner ve iki keçisini onlar için kesip pişirir. Eğer keçilerin postları güzel yüzülürse ve bütün kemikleri bu postların içine doldurulursa Mjöllnir'in kerameti ile keçiler canlanır. Bu nedenle köylüler ziyafet çekerken hiçbir kemiğe zarar vermemeye dikkat ederler. Bir delikanlı, kemiklere dikkat edilmesi gerektiği uyarısını duymaz ve bir incik kemiğini parçalayıp iliğini emmeye başlar. Tam bu sırada Thor onu görür ve kırık kemiği onun elinden alıp bütün kemikleri toplar ve keçileri canlandırır. Fakat keçilerden biri kırık kemiği olduğu için topallamaktadır. Bunun üzerine Thor, delikanlıyı kendine köle yapmak şartı ile o ailenin kökünü kurutmamaya karar verdiğini söyler, aile de delikanlıyı seve seve Thor'a verir.
Bunlar sadece akıllarda kalan birkaç hikâyesidir. Thor için; "Hiç kimse ama hiç kimse, onun büyük kahramanlıklarını aklında tutup ezbere söyleyecek kadar bilge değildir." denir.


*


Thor'un Ölümü



Midgard'daki korkunç yılan Jormungand, Odin'in kardeşi olmayı başarır. Thor onunla mücadele eder ve onu öldürür. Ancak yılan suya devrilmeden önce kuyruğunu Thor'a vurarak zehirinin ona bulaşmasını sağlar ve Jormungand ile Thor beraber ölürler.


*


Marvel Çizgi Romanlarında Thor



Thor/Donar, İskandinav Mitolojisi'ndeki şimşek tanrısı Thor'un, Marvel Çizgi Romanları'ndaki süper kahraman versiyonu ilk olarak farklı bir tasarımla, 1950'de Venüs çizgi romanının 11. sayısında bir yan karakter olarak görülmüştür. Daha sonra 1962'de Journey into Mystery serisinin 83. sayısında nihai tasarımıyla ana karakter olarak yer almıştır. Asgard'ın prensidir. Odin'in oğludur. Silahı sihirli çekici Mjolnir'dir. Çizgi romanının anlatımına göre Ragnarök defalarca gerçekleşmiş ve tanrılar en baştan yeniden doğmuştur. Thor, en sonunda bu döngüyü kırar ve Asgard'ı ve soydaşlarını dünyaya taşır. Pek çok süper kahraman ve farklı Pantheonlar'dan tanrılarla dost ve müttefiktir.



Yaratıcıları:

Stan Lee, Larry Lieber, Jack Kirby



Dostları:

Amon Ra, Anu, Athena, Avcı Herne, Balder, Beowulf, Bestla, Bor, Bragi, Buri, Caber, Kaptan Amerika, Dagda, Doktor Strange, Eitri, Faradei, Frey, Frigga, Gaia, Gılgamış, Heimdall, Herkül, Hermod, Horus, Hugin, Hymir, Demir Adam, İsis, İdunn, Leir, Munin, Nanna, Njord, Odin, Osiris, Poseidon, Sif, Gümüş Sörfçü, Sigurd, Şiva, Thjalfi, Thoth, Tyr, Uller, Ülgen, Valkür, Brunhilda, Vidar, Vili, Vişnu, Volla, Warriors Three (Fandral, Hogun, Volstagg), Zeus



Düşmanları:

Alflyse, Angrboda, Ares, Cellat Skurge, Efsuncu Amora, Farbauti, Fenrir, Hades, Hela, Karnilla, Kronos, Laufey, Loki, Lorelei, Malekith, Jormungand, Surtur, Typhon, Ulik, Utgard Loki, Yılan Tanrı Set, Ymir




***


***